8 Eylül 2017 Cuma

Eylül'ün Kanatları Var

 Eylül geri dönmek için de gitmeler için de en uygun ay.Sizleri yalnız bıraktım ,hayatımız bazen bazı şeylere el vermiyor.Ancak Eylül'ün kanatları var ve geri gelmenin vaktidir dedim💦
Şu günlerde buralar yağmur kaçağı.Bir kuzineden  etrafa yayılan hafif yanık bir patates kokusu, kuzinenin üzerinde fokurdayan bir çaydanlık, dalıp giderken uzaklara arkamdan ağla da dök içini diye sessiz çığlıkları olan bir şarkı.İnce belinden kırılacakmışcasına elinde tuttuğum bilmem ne zamandan kalma bir bardak.Bardak demeyelim ince belli bardak😃 bir de çayımızı incitmeyelim değil mi. Hakkını vermek gerek içmenin öyle şekerlendirmeden fazla da demlemeden ince bellisinden. Kuzineye bir iki odun dürtüyorum odunların çatırtısını dinlerken aralıktan görünen ateşlerin içinde daha da alevleniyor düşüncelerim.Eylülün sarısıyla Nisanın yeşilini karıştırmanın bir yolu yok mu diye düşünüyorum. Bir hüzün çöküyor dizlerime.Ilık bir soğuk dizlerimi delerek geçiyor sanki.Ah be Eylül ne çok seviyorum seni ama en çok da sen hüzünlendiriyorsun beni.Yapraklarımızı dökerek yeniden doğacak mıyız, Biz de nisanın yeşiline varabilecek miyiz? Sigara gibi azalta azalta bırakabilecek miyiz bizi üzen bize zarar veren her şeyi?
Bilmiyorum.

Çıplak Ayaklar

Çıplak ayaklarıma güvenip yollara düşmemeliymişim.
Haklıymışsın.
Hep bir yarım kalmışlık...
Neden Eylülün sarısıyla Nisanın yeşili gibi iç içe olamıyoruz.
Neden cesur oldukça düşüyoruz?
Yek vücut olmayı beceremedikçe oraya buraya dağılıyoruz.
Kimselerin uğramadığı bir kıyıda  uçuşan kum tanecikleri gibiyiz.
Varmak istediğimize varamadıkca birikiyoruz, yığıldıkça yığılıyoruz.
Kıyıya vuran küçük bir dalgada boğulur oluyoruz.



17 Nisan 2017 Pazartesi

Yüzeyselleşiyoruz

    Her şeyi öyle derinlemesine düşünür ve hayatıma transfer ederdim ki bazen neden bu kadar düşünüp bir şeyleri ertelediğim  konusunda kendimle kavga  etmişliğim bile vardır. Kariyerim konusunda hayat önüme bir sürü yolu ve bir sürü engeli aynı anda koydu.Ve bu konularda kafa patlatırken  diğer konularda ne kadar yüzeyselleştiğimi farkedemedim. Diğer konuları daha az düşünüyor ve bu konu dışındaki sohbetlere daha az odaklanıyordum. İyi ki çok geçmeden bunu fark ettim ve hayatıma yeniden başladım diyebilirim.
    Hayatımızdaki farklı sorun veya sorumlulukların bizi güzelliklerden ve daha güzel insan olmaktan alıkoymasına izin vermemeliyiz. Bir şeyler hayatımızda olmuyorsa belki de daha güzel şeyler bizi bekliyordur.
    Sadece bir kaç dakika için düşünün.Hayatınızdaki güzel şeylerin çoğu en ummadığınız veya en çaresiz olduğunuz bir anda gerçekleşmedi mi?Evet dediğinizi duyar gibiyim😇İşte tam da bu yüzden sabır..
     Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki her şey kolayca tüketiliyor.Umutlar,Aşklar,hayaller,sevgiler ve geri getirilmesi mümkün olmayan ZAMAN.Bu yüzden elimizden kayıp gidenlere bir dur deme vaktidir.Artık derinliklere dalma vaktidir.!Bu yazıyı okuduktan sonra vakit ayırmadığınız veya yeterince kafa yormayıp geçiştirdiğiniz güzelliklere tutunmanızı istiyorum.

5 Mart 2017 Pazar

Gezici Ruh

     En çok kendimi sevdiğim zamanlara yolculuk yapıyorum bugün. Çocukken  sadece kendi duygularımı önemser ve sadece kendi isteklerime odaklanırdım. İnsanlar ne der diye düşünmez beni mutlu eden şeyleri yapardım. Büyüdüğümüzde her şey saçma bir şekilde değişti.Kendi hayallerimiz ve isteklerimizin önüne insanlar ne der girdi.Oysa insanlar en doğru şeyi yapsak da diyecek bir şey bulurlar değil mi? Bugüne mesajım :
DOĞRU BİLDİĞİN YOLDA VE HAYALLER DENİZİNDE İLERLE KİMSELERİN SENİ DURDURMASINA İZİN VERME!

5 Şubat 2017 Pazar

Devleşiyorum

 

Ne soğuk bir gece.
Ellerimin arasına aldığım yumoş oyuncağım bile üşümüş.
Dışarıdaki titrek ağaçlar sanki içimde buzlanıyor.Rüzgar kurutarak boğazımı düğümlüyor. 
Susuyorum geceye uzun uzun suyuyorum.
Öpücük atan yastığıma değdiriyorum yüzümü öpüyor mudur sahi?
Bir sağa bir sola döne döne devleşiyorum yatakta.
Sığmıyorum,sığamıyorum.
Yardımı dokunur diye kokusunu içime çekiyorum nefes almadan,alamadan.
Bir an için uzaklaşıyorum soğuk geceden,düşlerim sarıp sarmalıyor bedenimi.
Çok sürmüyor burnumun ucundaki sızlamayla aralanıyor gözlerim.
Bir sağa bir sola devriliyor kocamanlaşan bedenim.
Kalkıyorum yataktan,sersemlemiş bedenimi çeke çeke pencerenin önüne sürüklüyorum.
Her yer ne kadar karanlık,herkes nasıl uyuyabilmiş diye söyleniyorum.
Bir kutu var ayak ucumdaki dolapta,son çare ona uzanıyorum.Bir kağıt çekiyorum kutudan geceye.
'Gözlerin geldi aklıma diyor'
Gelmiş midir sahi?
Bilmiyorum.

Susuyorum geceye,uzun uzun susuyorum.

Vaktidir Söylemenin

   
     Özlediğini söylemek  insani bir hal iken neden çoğumuz özledim demekten korkarız? Belkide alacağımızı düşündüğümüz tepkileri zihnimizde sıraladığımızdandır. Benim gerekcemse karşımdaki insanın bunu hak edip etmemesi 😊 Eğer özlem duygusunu ona beslemiş olmam onu mutlu edecekse veya o kişi bu sözün derinliğine dokunabilecekse söylerim.Mesela bilmem kaç dakika önce bunu değeceğini düşündüğüm bir insana söyledim(zaten kaç insan olabilir ki hayatımızda özlemeye değer).Belki beni özledi belki özlemedi ama ben böyle saf güzel bir duyguyu içimde taşımaktansa onun yüreğine yollamak istedim.(Bence özledi )
      Özlemin fazlası insanın yüreğinde gereğinden çok birikince bir balon gibi şişmeye başlıyor.Sonra yüreğinize  basınç uyguluyor. O yüzden en güzeli duyguyu özgür bırakmak.Karşılık bulsa da bulmasa da hissetmek pişman olmamak.
                      Özlediğiniz biri varsa ona özledim demekten korkmayın.Belki şimdi tam zamanıdır. 
           Belki de şimdi özledim demezseniz bir daha asla diyemeyeceksinizdir?

2 Şubat 2017 Perşembe

Sadece Aptallar Unutur

     
Sahip olmak ve ait olmak her insanın yaşamak istediği duygulardır.Mesela bir ailen olsun istersin içinde huzurun ve kahkahaların olduğu, bir kardeşin olsun istersin didişip durduğun ama  çok sevdiğin. Bir eve bir yere ait olmak öyle güzeldir ki...
       Bazı şeylere sonradan sahip oluruz.Çalışırız çabalarız ve sonra bir başarı ,bir sevgi yani herhangi bir kazancımız oluverir.Sahip olduğumuz her ne ise önce ayaklarımızı yerden keser , ilgi odağımız olur.Fotoğraftaki çocuklar uçan balonları yakaladığında kimbilir nasıl heyecanlıdırlar değil mi?Peki balonu yakalamak için çabadıklarında yaşadıkları heyecan ve mutluluk ile yakaladıktan sonraki aynı mıdır?
Düşünsene yıllar sonra o çok istediğin iş artık senin .Çalıştın çabaladın ve artık o iş senin.Bir süre mutlu mutlu işine gidersin.Ama sonra işin saatleri gözüne batar, çalışma ortamından şikayet eder ve tatminsizlik duymaya başlarsın.Çok sevdiğin insanlar hayatına dahil olduğunda da bu böyledir.Ayakların yerden kesilir ve yere indiğinde şunun şu huyu  keşke farklı olsaymışlar ve değer bilmezlikler...Bunları dönemsel olarak yaşayanlar ve  kaybetmeden ,kırıp dökmeden değerlerine sarılanlar kazanır.
       Sahip oldukları  için ne kadar çabaladığını veya onların ne kadar kıymetli olduğunu unutanlar ise kaybeder.Ve sadece aptallar unutur.
Sadece bir kaç dakika sahip olduklarımızın ne kadar değerli olduğunu düşünsek aldığımız nefesin bile nasıl mucizevi bir şey olduğunu hissetsek yüzümüzü güldürmeye ve aptal olmamaya yeter.
                           


    Günümüz insanı, her şeyin fiyatını biliyor; ama hiçbir şeyin değerini bilmiyor.
                                                                                                            OSCAR WİLDE

29 Ocak 2017 Pazar

SEN DE KİMSİN?


   Herkes her şeyi biliyor artık.
   Bunu yapma!
   Şunu sakın yaşama!
   Pişman olursun bak!
   Eeee bu kadar sınırlandırma meraklısı insanlar sanırım parmaklarımın klavyenin üzerinde bazen neşeli bir müziğe eşlik eder gibi bazen hüzünle gezinip duygularımı,düşüncelerimi buraya aktarmama ses çıkarmazlar değil mi?Çıkarmazlar çıkarmazlarrr çünkü onlar okumayı sevmezler😏
    Herkesin her şeyi bildiği bir yerden geliyorum ben.Ama ben her şeyi bilmiyorum. Bildiğim en güzel şey sevmek sanırım.Öyle az boz değil çok sevmek...Her güzel şey çok sevmekle başladı hayatımda.Kendimi sevmekle başladım hayata.Hepimiz öyle başlamıyor muyuz?
     Çocukları çok sevdim ben ve onların ilk öğretmeni oldum.Kitapları çok sevdim sayfalarında gezinip yazarın dünyasının üzerine dünyamı kurdum,broşları çok sevdim taktım da takıştırdım, yaptım da yakıştırdım. Masalları ve şiirleri çok sevdim şiirimi buldum masalımı yazdım,yazıyorum da.Renkleri de çok sevdim  sürdüm de sürüştürdüm. Yağmuru da severim ama öyle alışveriş anında bastıranını değil.Evdeyken cama tıklatıp hadi dışarıya gel ıslan diyenini severim.
     Tamamen sevgi pıtırcığı da değilim hani.İnatçı mı inatçı bir insanım ancak inadım kırılmayanından değil bir de Karadeniz kızıyım ya onun saman alevliliği de var. Havasından mı suyundan mı bilmem😰
         Gelelim sadede her şeyi bilmeyen ben bildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum bazen bulamadığınız bir arkadaşınız bazen okuyup kendinizi bulduğunuz kitabınız olmak istiyorum.Her birimiz bir rengiz ve ben renkleri severim bilirsiniz😊.Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Böylece evime uğrayıp hemen giden sohbet etmediğim misafirlerim olmak yerine sohbetlerimiz birbirine karışabilir.Ne dersiniz?
 HERKES HER ŞEY HAKKINDA BİR ŞEY BİLEBİLİR ANCAK BİR ŞEY HAKKINDA HER ŞEYİ BİLEMEZ.
O yüzden paylaşacak çok şeyimiz var 😉
 Neşeyle  ve takipte kalın😇




28 Ocak 2017 Cumartesi

Deniz Tuzu Etkili Sprey Gerçekten İşe yarıyor mu ?


        Herkesin öve öve bitiremediği deniz tuzu etkili spreyi sonunda aldım. Sonunda diyorum çünkü çok merak etmeme rağmen ilk defa deneyeceğim için indirimden almak istedim.Ve indirimlerde raflar silinip süpürüldüğü için bu bekleyiş biraz uzun sürdü. Bir indirim günü bu spreyi alıp sepetine atmış sonra vazgeçip öylece kenarda bırakmış bir müşteri sayesinde alabildim.Eğer o son sprey rafta olsaydı eminim bana kalmazdı :) İyi ki vazgeçip sepeti bir kenara atıvermiş. Neyse bu kadar çene çaldığım yeter gelelim bu spreyin artılarına, eksilerine ve kullanımına.

       Spreyi ilk aldığım gün saçlarım kuru iken uyguladım. Vaat edilen etki denizden yeni çıkmışcasına dalgalardı.Uyguladığımda spreyin saçımda bıraktığı etkiye gerçekten inanamadım.Sizce ne olmuş olabilir? Yoksa harika dalgalarım olduğunu mu düşündünüz ?😆 Eğer öyle düşündüyseniz çok yanıldınız. Çünkü yumuşacık saçlarım bir anda sert ve yapış yapış oldu. Evet denizden çıkınca da sertleşiyor saçlar ancak bu yapışkan his beni gerçekten çok rahatsız etti ve bir anda hayal kırıklığına uğradım. Zamanla o his yok olsa da beni mutlu eden bir sonuç olmadı.



     Bu kullandığım ilk toni&guy ürünü değildi ve eminim bir esprisi olmalıydı.Kokusu diğer kullandığım toni&guy ürünleri gibi ferah ve güzeldi. Erkek parfümüne andıran bir kokusu var diyebilirim.Ancak kimse erkek parfümü kokuyorsun gibi bir yaklaşıma girmiyor aksine saçlarımdaki güzel ferahlığı merak edenler oldu. Ürünle yaşadığım bu ilk tanışma hayal kırıklığı yaratsa da pes etmedim  ve ikinci kullanım önerisini denemeye karar verdim. Saçlarımı yıkadıktan sonra nemli saçlarıma alttan yukarı hacim verecek şekilde masajla uyguladım. Ve kuru saçlarımdaki o yapış yapış etki saçlarım nemliyken çok hafif oluyor kesinlikle rahatsız etmeyecek derecede. Spreyi saçımı iki yana ayırarak önce tek tarafa uyguladım ki aradaki farkı görebileyim. Gerçekten sprey sıktığım taraf hacim kazandı ve normalde hafif dalgalı olan saçlarımda çok doğal ince dalgalar oluşturdu.Ancak bu dalgalardan beklentiniz maşalı saçlar gibi olmasın.Ben saçlarımı yıkadığımda genellikle çok düzensiz dalgalarım oluyor ancak bu sprey sayesinde hacimli ve daha düzenli ve bir o kadar da doğal dalgalarım oldu.Bu spreyi kesinlikle dalgalı veya kıvırcık saçları  olanların kullanması gerektiğinden yanayım çünkü düz saça uyguladığımda güzel sonuçlar almadım.

Yeğenimin saçı benimkine benziyor onun saçında duruşu



        Ayrıca spreyi nemli saçıma uyguladıktan sonra dışarı çıkacağım zaman dalgalarım artsın diye çok hafif maşa yaptım. Ve maşa saçımda bozulmadan çok uzun süre kaldı.Önceden o kadar özensiz yapılmış bir maşa hemen bozulurdu.Uyuyup uyandığımda dahi saçımın dalgaları çok güzeldi.

       Sonuç olarak bu ürünün kokusu,maşalama işlemindeki kalıcılığı arttırışı,saça hacim kazandırması ve benim yıkama sonrası dağınık dalgalarıma iyi gelmesi bakımından memnun kaldığım bir ürün oldu. Ancak bu üründen çok büyük beklentileriniz olmasın.
       Saçıma uygulanmış halini yakında ekleyeceğim. MUTLU KALIN 💫

21 Ocak 2017 Cumartesi

Can Yalnızlığı

 
Fotoğraf açıklaması:Dünyanın en güzel yeri kalbinizi ait hissettiğiniz yerdir
Etrafına bir veya iki dakika için bakar mısın?
 Ne kadar geniş bir çevren olduğunu,bir telefonuna yanına gelebilecek insanların varlığını düşün.
---------------Düşündüysen eğer





Bir de bu insanların kaç tanesinin seni anlayabildiğini ya da kaç tanesinin seni olduğun gibi kabullenerek sevebildiğini düşün. İlk düşüncende biriken insan topluluğu bir anda dağılmaya başladı değil mi? Ve yalnızlaşmaya başlamadın. O çok kalabalık çevrenin içinde bir can yalnızlığına düştün.
   Eşine hayallerini anlattın ohooo bu saatten sonra otur oturduğun yerde dedi. Arkadaşına bir sıkıntını anlattın boşver düşünme bunları diyerek  seni daha da düşünmeye itti. Sevdiğine koştun ve içini uçuş uçuş eden bir şeyleri anlattın ve sadece güldü geçti.Ailene ben şu mesleği yapmak istiyorum dedin ve bu dururken şu meslek mi yapılır dedi.
Olmadı bunlar bana! ıı ıhhh benim hiç başıma gelmedi diyerek boşuna kendini kandırma. Hepimiz hayatımızın bir döneminde bu ve benzer sakıncalı durumların içerisinde buluruz kendimizi. Anlaşılmadığımızı veya yeterince değerli olmadığımızı hissederiz. Bir can yalnızlığıdır ki bu taa içine düşeriz.
   Oysa can yalnızlığının içinde yitip gitmektense insanların düşüncelerinden sıyrılıp aslında ben ne istiyorumu düşünmek gerek. Bizi anlamalarını beklemek yerine önce kendimizi anlamalıyız. Bizi bizden iyi anlayabilecek eş yaşanmışlığı olmayan o çok kalabalık çevremize bizi anlamak gibi bir sorumluluğu yüklememeliyiz.
     Bizler de hiç kimseyi olduğu gibi sevemiyoruz. Sevmek zorunda da değiliz. Şöyle olsa daha mı güzel olurdu diye düşünmekten aslında var olan güzelliği göremiyoruz. Ya da çevremizdeki insanların beklediği cevapları onlara veremiyor ve onlara onları anlayamadığımız hissiyatını yaşatıyoruz. Yani bunları bizimde içinde bulunduğumuz topluluk yapıyor veya hissettiriyor.
       İletişim kurmamızın sebeplerinden biri de mutlu olmak değil mi? Ancak neden bu insanlar beni anlamıyor veya neden beni üzecek şeyler söylüyorlar?
Önceki örneklerimize değinecek olursak otur oturduğun yere diyen eşiniz aslında sizin o hayalinizin peşinden gitmeniz yerine belkide ona zaman ayırmanızı istedi. Ya da arkadaşın sıkıntını dinlerken sıkıldı ve daha fazla dinlemek istemediği için boşver dedi .Sevdiğin insansa seni uçuş uçuş eden şeyi çok anlamlı bulmadı ve gülümseme eylemiyle fikrini seninle paylaştı. Ailemiz ise çocukluğunda hayal ettiği mesleği veya toplumca statüsü yüksek görülen bir mesleği yapmanızı istedi böylece sizinle gurur duyacaktı. Yani bir şekilde iletişim kuran bir taraf kendini ifade ederek mutlu olurken diğer taraf üzüldü. İletişim içerisinde her daim aynı fikirde olamaz veya aynı şeyleri düşünemeyiz. Ve her insan empati kurma kabiliyetine sahip değildir. Bu nedenle önce kendimizi keşfe çıkmalı kendimizle sohbet etmeli  can yalnızlığına düşmeyecek güce sahip olduğumuzda ise insanlarla o konu hakkında fikir alışverişinde bulunmalıyız. Ayrıca bizi olduğumuz gibi sevemeyen insanları  yargılamak yerine değiştirmeyi istediğimiz insanları düşünmeli ya onları olduğu gibi sevmeliyiz ya da çevremizde olduğu gibi sevebileceğimiz insanlar biriktirmeliyiz.

20 Aralık 2016 Salı

Güzel Sevmek

     
Bir ağacı, bir kuşu, bir sesi,bir kokuyu,bir yeri, gökyüzünü,toprağı veya bir insanı... Dünyada sevecek o kadar çok şey varken içimizde giderek artan bir öfke ve sevgisizlik var. Oysa sevdikçe çoğalıyor insan.  Sevdikce insan olduğunu anlıyor insan.
  Ben bir şeyi seversem çok severim tıpkı Pakdil'in dediği gibi:

"ben, bir şeyi hiç mi hiç az sevemedim, hele orta hiç sevemedim:
hep çok sevdim..
arkadaşlarımı da çok severim..
yeryüzüne biterim..
eve portakal aldığımda kasayla alırım, dayanamayanlar çürür.." 

   Kimisi bir ağacın rüzgara alkış tutmasını sever, kimisi yanan odunun kokusunu,kimisi kuşların sesini sever kimisi etini...Ama sever işte her insan bir şekilde sever. 
    Bir kuşu severken , fark etmez de elinde sıkarak öldürür ya bir çocuk biz çoğu zaman bunu yapıyoruz. Beceremiyoruz güzel sevmeyi.Seviyoruz ama severken de öldürüyoruz. Sonra arkasından oturup ağlıyoruz. Küçük bir çocuk masumluğuyla değil, ne olduğunu bilen pişmanlıkla. Sonra güzel sevmeyi denemek yerine artık kuşları sevmekten vazgeçiyoruz.Bazense kuşu seven bir kedi oluyoruz ve uçurumu görmeden kuşu yakalayabilmek için atlıyoruz. Ya ölüyoruz ya öldürüyoruz. Çok sevmek yerine daha güzel sevebilmeli insan.. 
   
  




11 Aralık 2016 Pazar

İçimizdeki Yangın

   

  Bir yerde  karnında şehidinin yavrusunu taşıyan bir anneyi yaktılar ,içini lime lime doğradılar yetim bıraktılar doğmamış bebeği. Bir yanda yokluk içinde yavrusunu yetiştirip polis olunca gururlanan bir anneyi  bir babayı öldürdüler. Bir yanda sevdiği adamla evlenmek için gün sayan gençliği yaktılar.Gencecik yiğidin geleceğini çaldılar. Koca bir ülkenin canını en derininden yaktılar. Ancak bu ülkeyi sadece yaralayabilirler öldüremezler.Yıllardır uğraştılar ancak  haksız davaları hiç bir zaman kazanamayacak.Bir gün gelecek kendi kötülüklerinde boğulacaklar. Bunca yuvaya saldıkları ateşte kendileri yanacak.! Gün gelecek bu ülkede sadece sevgi hüküm sürecek kötülük ve kötülüğün kamçıları bir bir kesilip temizlenecek.

     Babasının tabutuna sarılan minicik yüreğin ağzından dökülen "Babamı gömecekler mi amca?,anne babam nerede? Neden babamı götürüyorlar?şu sözler var ya tüm ülkemin acısıdır. Tüm ülkemin borcudur şehidimize . Rabbim hepimize sabır ve yaralılarımıza şifa versin.

21 Ekim 2016 Cuma

HALA ÖĞRETMEDİNİZ Mİ?



Kalbimde tarifi olmaz bir ağrı var. Mideme giren bulantıyla dakikalarca kendime gelemedim. Allah'ım   dedim ne olur bu duyduklarım gerçek olmasın ne olur!
   Küçücük bir çocuk günahsız ,tertemiz...Nasıl bunu yaparlar diye kahroldum.
 
 Bir çocuğu sevginizle ve ona verebileceğiniz şekerlemelerle mutlu etmek hiç zor değildir. Ama öyle canavarlar var ki bunu haince planları için kullanıyorlar. Küçük Irmak'ı verdiği şekerlerle kandıran o rezil canavarın söyledikleri aklımdan gitmiyor. Özellikle de şu sözleri : Param olmadığı için kadınlarla...
Bu sözlerin arkasına sığınacak kadar zavallı ve rezil bir canavar Irmağa önce cinsel istismarda bulundu sonrada onu elleriyle boğmaya çalıştı yetmedi ölmeyince kemeriyle boğdu ve bir çöp gibi çuvalladı! Kelimelerime sığan bu olayı hiç bir insanın içi kaldıramaz ...  Irmak sizin kızınız,kardeşiniz olabilirdi sizin için sadece Irmak olmaktan daha öte olabilirdi! Sessiz kalmayın en önemlisi KENDİNİZİ EĞİTİN!



O canavarı çevrenizde görseniz ilk bakışta onun nasıl bir pislik olduğunu anlayabilir miydiniz?Korkuyormuş pis canavar o yavrucak korkmadı mı?Cezaevinde kalmaya korkuyorsun da insanın bir meleğin canını almaya korkmadın mı? Sahip çıkamadın mı uçkuruna!Allahım bu dünyada da öteki dünyada da bu zalimlere rahat yüzü göstermeyecek!

   Bu gibi olaylara dur diyebilmek bizlerin elinde. Çocuklarınıza karşılaştıkları durumlara karşı nasıl tepkiler vermeleri gerektiğini hala öğretmediniz mi?
    Kaç defa misafirlikte, bir toplulukta çocuğunuza hadi sarıl amcaya,sarıl teyzeye dediniz? Çocuğunuz istemediği halde utanma hadi öp sarıl demediniz mi hiç? Hiç istemediği halde birinin kucağına tutuştururken hiç düşündünüz mü o insanın niyeti nedir ne değildir?İşin özü çocuğunuzun duyguları bu kadar mı önemsiz. İstemediği bir kucakta olmak istemiyorsa ve kaçınıyorsa ona saygı duyun. Düşünün ki hiç sevmediğiniz bir kişiyi öpmek ona sarılmak zorunda bırakıldınız bu sizi ne kadar rahatsız eder?
    Çocuklarınıza iyi dokunuş ve kötü dokunuşun ayrımını öğrettiniz mi? Daha doğrusu siz bunun bilincinde misiniz?
     Sevdiğimiz insanlara bazen tatlı küçük oyuncak ayıcığımıza dokunmak onları en yakınımızda hissetmek isteriz. Bu ne kadar güzeldir ancak her dokunuş sizce güzel midir? Siz anneler,babalar,teyzeler... kötü ve iyi dokunuşun farkına varabilecek bilinçtesiniz ve kendinizi koruyabilmeniz çocukların kendini koruyabilmesinden çok daha kolay. Sizlere düşen görev çocuklara da bu bilinci kazandırmak ve iyi-kötü dokunuşu anlatmak.
KÖTÜ DOKUNUŞLAR
Kendimizi kötü hissetmemize sebep olan her dokunuş kötü dokunuştur. Canınızı acıtmasa dahi mutsuz hissetmenize sebep olan korkmanıza yol açan her dokunuş kötüdür. Özel bölgelerimiz dediğimiz :herkesin görmediği (göğüs,bacak arası,kalça...) gibi yerlerinize dokunmak isteyerek bunu herkesten saklamanız için sizi zorlayanların dokunuşları kötüdür.
   İstismarın derecesi ve sıklığı çocuğa yakınlık derecesiyle oldukça bağlantılıdır. Yapılan araştırmalarda çocuklar komşuları,aile bireyleri ve genellikle akrabalarındaki bireyler tarafından istismara uğramaktadır. İstismarcıya karşı duydukları sevgi veya korku istismara uğrayan çocuğu sessiz kalmaya sürükler.Çocuğunuz dışlanmaktan korkuyor olabilir.Ona güvendiğinizi ve onu sevdiğinizi her daim hissettirin.


 Biliyor muydunuz?
Birleşmiş Milletler'in Çocuk Hakları Sözleşmesinin 19. maddesi gereğince kötü dokunuşlar karşısında haklarınız koruma altına alınmıştır.
İYİ DOKUNUŞLAR
Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan ve sizi mutlu eden dokunuşlardır. Örneğin evcil hayvanınızı sevmek,uyandığında annenizin ve babanızın sizi öpmesi,büyüklerinizle isteğiniz doğrultusunda kucaklaşmak ne kadar da güzel hissettirir değil mi? İyi dokunuşlar annemiz, babamız ve güvendiğimiz kişilerin bizlere dokunuşlarıdır.

Hadi bu videoyu çocuğunuza izletin  hatta önce siz izleyerek çocuğunuzun anlayacağı şekilde ona anlatabilirsiniz.


İzlediğiniz bir dizinin veya programın çeyreğinin çeyreği kadar zaman almayacak ve çocuklarınızın hayatının mahvolmasına engel olacak.!

Karnabahar Mücveri

Merhaba bugün sizlerle fırında karnabahar mücverinin tarifini paylaşmak istiyorum oldukça basit, hafif ve sağlıklı bir tarif. Özellikle diyet yapanlar veya hafif tatlar arayanlar için harika bir alternatif diyebilirim.
 Malzemeler
1 orta boy karnabahar
12 sap maydanoz
1 çay bardağının yarısı kadar süt
2 yumurta
2 yemek kaşığı dolusu un
yarım paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı zeytin yağı
isteğe bağlı olarak 1 tane soğan veya küçük yarım kuru soğan doğrayabilirsiniz
isteğe bağlı tuz( 1 çay kaşığı yeterli
ben üzerine koyduğum kaşardan harcın içinede kattım. Çok daha lezzetli oluyor :)
Hazırlanışı
Suda karnabaharımızı haşlıyoruz. Daha sonra çatal yardımıyla karnabaharı eziyoruz.İnci ince kıydığımız maydanoz ve diğer tüm malzemelerimizi ezdiğimiz karnabahara katıp karıştırıyoruz.Katı bir kıvamda olması gerekiyor duruma göre un ilavesinde bulunabilirsiniz.Kaşık yardımıyla hazırladığımız harcı pişirme kağıdının üzerine diziyoruz üzerine de minik kaşar dilimlerimizi koyarak 180 derecede önceden ısıttığımız fırınımızda 25 dk kadar üzeri kızarıncaya dek pişiriyoruz.
AFİYET OLSUN♥

mücverin yanına benim gibi tavuk haşlama ve mantarlı sote yapabilirsiniz.Veya tavuğu da mantarla soteleyebilirsiniz
mücverin yanına benim gibi tavuk haşlama ve mantarlı sote yapabilirsiniz.Veya tavuğu da mantarla soteleyebilirsiniz :)


18 Ekim 2016 Salı

Hepsini Yiyebilirimmm



 Bugün memleketi Kayseri olan arkadaşımla  konuşurken  gelin de size Kayseri yağlaması, mantı  yaparım  dedi. Bir iki gün öncede instagramda karşıma çıktı Kayseri'nin yağlaması. Resmen her yerden gözüme gözüme sokuldu :D sonunda bugün Kayseri yağlaması yapmaya karar verdim. Harika oldu ve  ailecek hepsini yedik. Sizlerle de bu güzel yöresel tarifi paylaşmak istiyorum. Şimdiden ellerinize sağlık afiyet olsun♥

 Hamuru İçin Gereken Malzemeler 


  • 4 su bardağı un
  • 1 paket kuru maya(10mg)
  • 1 çay kaşığından biraz fazla şeker(1 çay kaşığı+1 çay kaşığının ucu kadar)
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1.5 su bardağı ılık su 
Hamurun kıvamına göre yarım su bardağı kadar su ekleyebilirsiniz. Mayalanma için su mutlaka ılık olmalı :)

 Kıymalı Harç İçin Gereken Malzemeler

  •  350 gr kıyma
  • 2 büyük boy soğan
  • 3 adet yeşil biber
  • 3-4 büyük boy domates
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • Tuz
  • Karabiber
  • Pul biber
Yarım çay bardağı sıvıyağ+1.5 yemek kaşığı tereyağı.1 su bardağı sıcak su ile pişirilecek.

Üzeri için
1 kase yoğurt
2-3 diş sarımsak
Tuz
Hamur yapımı ile uğraşıp zaman kaybetmek istemeyenler yağlama için hazır lavaş kullanabilir. Ancak evde kendinizin yaptığı nasıl olursa olsun her daim güzeldir. Denemekten zarar gelmez emeğinizin sonucu sizi daha mutlu eder. Ayrıca gerçekten de hazır lavaştan daha lezzetli oluyor kendi yaptığım :)

Hazırlanışı
Hamurumuzu güzelce yoğuruyoruz. Daha sonra mayalanması için tülbent ile üzerini örtüyoruz.
Kıymamızı yağ eklemeden suyunu verip çekene kadar pişiriyoruz.Kıyma pişerken domates,biber ve soğanımızı küçük küçük dilimliyoruz. Pişen kıymamıza yağınımızı ekleyip dilimlediğimiz malzemeleri katıyoruz. Salçamızı,karabiber ve pul biberi de ekleyerek karıştırıyoruz.1 su bardağı sıcak suyumuzu harcımız yağda güzelce piştikten sonra ekleyerek tuzunu da ayarlayıp suyunu çekene kadar pişiriyoruz. Mayalanan hamurumuzu küçük bezelere ayırıyoruz. Yaklaşık 20 beze çıkıyor.Boyutunu görsellere ekleyeceğim.Daha sonra bolca un ıle yuvarlak seklınde hamuru genişletip incelterek bezelerizi açıyoruz.Yağsız tavada açtığımız hamurları üzerinde kabarcıklar oluşacak sekılde iki tarafını da kurutmadan  pişiriyoruz. Pişen çıtırlaşmamış yufkalarımızın sofra beziyle örterek kurumasını önlüyoruz. Kıymalı harcımız da piştiği zaman bir yufka harç-bir yufka harç şeklinde sunum yapmak istediğiniz adette dizerek son katın üzerine de harç ve yoğurtlu sarmısaklı karışımdan sunum yapıyoruz. + şeklinde dilimleyerek servis yapıyoruz. Kıymamız sıcak yufkamız ise kurumamış olmalı :) AFİYET OLSUN ♥♥♥
Hepsini ben yemedim belki ama baya baya yedim siz siz olun benim gibi çok kaçırmayın :/ Sporu da bugün ektim kendimi hiççç de suçlu hissetmiyorum dermişim :D

Soğanların 2 tanesini farklı bir yemek için kullandım yanıltmasın sizi :) Biberleri buzluktan kullandım terciğinize kalmış :)

                                                         Bezeler 2 ceviz büyüklüğünde :)